Aral Gölü
Batı Türkistan’da Özbekistan ile Kazakistan arasındaki göl. Büyük kısmı Özbekistan’a dahildir.
Asya’nın ikinci, dünyanın dördüncü büyük gölüdür. Yüzölçümü 64.500 kilometrekare ile 68.700 kilometrekare arasında değişir. Büyüklük sırasına göre; Hazar Denizi, Superior (Kuzey Amerika), Viktorya (Afrika) göllerinden sonra gelir. Jeolojik “Diluvyal devirde” Aral Gölünün yüzeyi daha yüksekte olup güney tarafından Hazar Denizi (gölü) ilebağlantısı vardı. Karakum, Kızılkum ve Üstyurt çölleriyle çevrilidir. Gölün bulunduğu bölgede yazları çok sıcak geçen kurak bir iklim hüküm sürer. Akarsuların göle su taşımalarına rağmen buharlaşma, gelen sudan daha fazladır. Bu bakımdan göl gittikçe küçülmektedir.En derin yeri 68 metrelik bir çukurdur. Geri kalan kısmının derinliği 20 metreyi
geçmez. Gölün denizden yüksekliği 48, Hazar denizinden yüksekliği 78 metredir. Genişliği 228 ve uzunluğu 420 kilometredir. Tuzluluk derecesi düşüktür (% 0,0103).
Gölün batı kıyıları dik, doğu ve güney kıyıları düz ve yassı, kuzey kıyıları girintili çıkıntılıdır. Aral Gölüne Amuderya ve Siriderya nehirleri dökülür. Ayrıca etrafındaki yüksek dağların su kaynakları ile beslenir. Etrafı çöl olduğundan göl kenarında şehir yoktur. Göle Taşkent-Orenburg demiryolu yakındır.
Aral Gölünde irili ufaklı pekçok ada ve adacıklar vardır. Bol mikdarda balık bulunur. Bilhassa sazanbalığı bakımından çok zengindir. “Hazar’ı Aral’a Birleştirme Projesi” üzerinde çalışılmaktadır. Bu projeye göre, Obi ırmağının suları Aral’a akıtılarak, Aral Gölü ile Hazar Denizi bir kanalla birleştirilmek istenmektedir.Aral Gölü etrafında nüfus yoğunluğu azdır. Bunlar da Aral gölünde balıkçılıkla uğraşanlardır. Amuderya ve Siriderya nehirleri aşırı derecede alüvyon taşıdıklarından göl dolmakta ve küçülmektedir. Karadeniz-Hazar Denizi ve Aral Gölü birbirine yakın ve aynı çizgi üzerindedirler. Aral Gölü çevresi beş bin senelik bir devrede Türkler için mühim bir yerleşim merkezi olmuştur.
Asya’nın ikinci, dünyanın dördüncü büyük gölüdür. Yüzölçümü 64.500 kilometrekare ile 68.700 kilometrekare arasında değişir. Büyüklük sırasına göre; Hazar Denizi, Superior (Kuzey Amerika), Viktorya (Afrika) göllerinden sonra gelir. Jeolojik “Diluvyal devirde” Aral Gölünün yüzeyi daha yüksekte olup güney tarafından Hazar Denizi (gölü) ilebağlantısı vardı. Karakum, Kızılkum ve Üstyurt çölleriyle çevrilidir. Gölün bulunduğu bölgede yazları çok sıcak geçen kurak bir iklim hüküm sürer. Akarsuların göle su taşımalarına rağmen buharlaşma, gelen sudan daha fazladır. Bu bakımdan göl gittikçe küçülmektedir.En derin yeri 68 metrelik bir çukurdur. Geri kalan kısmının derinliği 20 metreyi
geçmez. Gölün denizden yüksekliği 48, Hazar denizinden yüksekliği 78 metredir. Genişliği 228 ve uzunluğu 420 kilometredir. Tuzluluk derecesi düşüktür (% 0,0103).
Gölün batı kıyıları dik, doğu ve güney kıyıları düz ve yassı, kuzey kıyıları girintili çıkıntılıdır. Aral Gölüne Amuderya ve Siriderya nehirleri dökülür. Ayrıca etrafındaki yüksek dağların su kaynakları ile beslenir. Etrafı çöl olduğundan göl kenarında şehir yoktur. Göle Taşkent-Orenburg demiryolu yakındır.
Aral Gölünde irili ufaklı pekçok ada ve adacıklar vardır. Bol mikdarda balık bulunur. Bilhassa sazanbalığı bakımından çok zengindir. “Hazar’ı Aral’a Birleştirme Projesi” üzerinde çalışılmaktadır. Bu projeye göre, Obi ırmağının suları Aral’a akıtılarak, Aral Gölü ile Hazar Denizi bir kanalla birleştirilmek istenmektedir.Aral Gölü etrafında nüfus yoğunluğu azdır. Bunlar da Aral gölünde balıkçılıkla uğraşanlardır. Amuderya ve Siriderya nehirleri aşırı derecede alüvyon taşıdıklarından göl dolmakta ve küçülmektedir. Karadeniz-Hazar Denizi ve Aral Gölü birbirine yakın ve aynı çizgi üzerindedirler. Aral Gölü çevresi beş bin senelik bir devrede Türkler için mühim bir yerleşim merkezi olmuştur.
Ölen deniz: Aral Denizi geri kazanılabilir mi?
1980’lerin sonlarında Aral Denizi’nin su düzeyi öylesine düşmüştü ki, kuzeyde Küçük Aral ve güneyde Büyük Aral olmak üzere iki farklı parçaya ayrıldı. 2007 yılında da güneydeki bölüm batıda derin bir havzaya, doğuda sığ bir havzaya ve soyutlanmış küçük bir körfeze dönüştü. Büyük Aral’ın yoğunluğu 708 km³’ten topu topu 75 km³’e geriledi...
Binlerce yıl boyunca Amuderya ve Sirderya ırmaklarının suyuyla beslenen Aral Denizi son zamanlarda Amuderya’nın denizden uzaklaşmasıyla birlikte giderek küçülmeye başladı. Pamuk ve pirinç gibi bol su isteyen ürünlerin sulanmasında bu iki ırmağın sularından yararlanılması nedeniyle ırmakların deltalarına ve dolayısıyla da denize akışları büyük ölçüde engellendi. Yağışlar, eriyen karlar ya da yeraltı suları aşırı buharlaşmayla boy ölçüşemeyecek düzeyde olduğundan deniz suyunun yoğunluğu giderek azalırken tuzluluk oranı her geçen gün daha da arttı.
Scientific American bilim dergisinin Nisan 2008 sayısındaki incelemeye göre, Sovyetler Birliği, Aral Denizi’nin giderek yok oluşunu yıllarca gizledi. Bu büyük çevre ve insanlık felaketi 1985 yılında, Mihail Gorbaçov tarafından kamuya duyuruldu. 1980’lerin sonlarına gelindiğinde deniz suyunun düzeyi öylesine düşmüştü ki, kuzeyde Küçük Aral ve güneyde Büyük Aral olmak üzere iki farklı parçaya ayrıldı. 2007 yılında da güneydeki bölüm batıda derin bir havzaya, doğuda sığ bir havzaya ve soyutlanmış küçük bir körfeze dönüştü. Büyük Aral’ın yoğunluğu 708 km³’ten topu topu 75 km³’e düşerken, tuzluluk oranı litre başına 14 gramdan 100 gramın üzerine çıktı.
Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılması üzerine Aral Denizi’nin bir bölümü Kazakistan ve Uzbekistan sınırları içinde kaldı. Öyle olunca da, Sibirya ırmaklarından su taşınmasını öngören büyük Sovyet tasarısı da suya düşmüş oldu.
BİR ZAMANLAR DENİZDİ BUGÜN ÇÖL OLDU / FOTO GALERİ
Binlerce yıl boyunca Amuderya ve Sirderya ırmaklarının suyuyla beslenen Aral Denizi son zamanlarda Amuderya’nın denizden uzaklaşmasıyla birlikte giderek küçülmeye başladı. Pamuk ve pirinç gibi bol su isteyen ürünlerin sulanmasında bu iki ırmağın sularından yararlanılması nedeniyle ırmakların deltalarına ve dolayısıyla da denize akışları büyük ölçüde engellendi. Yağışlar, eriyen karlar ya da yeraltı suları aşırı buharlaşmayla boy ölçüşemeyecek düzeyde olduğundan deniz suyunun yoğunluğu giderek azalırken tuzluluk oranı her geçen gün daha da arttı.
Scientific American bilim dergisinin Nisan 2008 sayısındaki incelemeye göre, Sovyetler Birliği, Aral Denizi’nin giderek yok oluşunu yıllarca gizledi. Bu büyük çevre ve insanlık felaketi 1985 yılında, Mihail Gorbaçov tarafından kamuya duyuruldu. 1980’lerin sonlarına gelindiğinde deniz suyunun düzeyi öylesine düşmüştü ki, kuzeyde Küçük Aral ve güneyde Büyük Aral olmak üzere iki farklı parçaya ayrıldı. 2007 yılında da güneydeki bölüm batıda derin bir havzaya, doğuda sığ bir havzaya ve soyutlanmış küçük bir körfeze dönüştü. Büyük Aral’ın yoğunluğu 708 km³’ten topu topu 75 km³’e düşerken, tuzluluk oranı litre başına 14 gramdan 100 gramın üzerine çıktı.
Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılması üzerine Aral Denizi’nin bir bölümü Kazakistan ve Uzbekistan sınırları içinde kaldı. Öyle olunca da, Sibirya ırmaklarından su taşınmasını öngören büyük Sovyet tasarısı da suya düşmüş oldu.
BİR ZAMANLAR DENİZDİ BUGÜN ÇÖL OLDU / FOTO GALERİ
60 Bin İş Alanı Kayıp
Aral Denizi’nin kuruması ciddi birtakım sorunları da beraberinde getirdi. Irmak sularındaki büyük azalma, sulak alanları su ve zengin içerikli çökeltilerle besleyen ilkyaz sellerinin de son bulmasına neden oldu. Tuz oranının giderek artması yüzünden göllerde bir zamanlar yaşayan 32 farklı balık türünden geriye yalnızca altısı kaldı.
1960 yılında 40,000 tona ulaşan deniz ürünleri ticareti 1980’lerin ortalarına gelindiğinde nerdeyse tümden tükendi ve buna bağlı 60,000’i aşkın iş alanı da beraberinde tarihe karıştı.
Aralsk ve Munyak kentlerinin kıyıdan kilometrelerce uzakta kalmaları nedeniyle Aral Denizi’nde denizcilik de sona erdi. Su düzeyinin giderek alçalmasıyla birlikte yeraltı sularının da azalması çölleşme sürecini hızlandırdı. Deniz ürünleri dışında, bölgedeki yerel memeli ve kuş türlerinin sayısı da yarıya indi. İklim koşulları da değişime uğradığından yazlar daha sıcak, kışlar daha soğuk geçmeye başladı; nem oranı, buna bağlı olarak da yağış miktarı düştü.
Sağlık uzmanları yerel halk arasında solunum yolu hastalıklarına, gırtlak ve yemek borusu kanserine, sindirim bozukluklarına, karaciğer ve böbrekte rahatsızlıklara ve göz hastalıklarına sıklıkla tanık olunduğuna dikkat çekiyor. Balık ve öteki deniz ürünlerindeki azalmanın, özellikle de gebe kadınlarda, beslenme bozuklukları ve kansızlığa neden olduğu belirtiliyor.
Kuzey için Bir Umut
Aral Denizi’nin 1960 yılındaki durumuna dönüştürülmesini ümit etmek hiç de gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Çünkü böyle bir düşün gerçekleşmesi için, şimdilerde ortalama 13 km³ olan Sirderya ve Amuderya ırmaklarından gelen su miktarının dört katına çıkması gerekir. Bunun tek yolu, ırmak sularının %92’sini oluşturan sulama çalışmalarının azaltılmasıdır. Ne var ki, beş eski Sovyet cumhuriyetlerinden dördü (Kazakistan dışında) öncelikle artan nüfusun beslenmesi için sulama faaliyetlerinin daha da genişletilmesini hedefliyor.
Daha az su isteyen ürünlere yönelmek, söz gelimi pamuk yerine kış buğdayı yetiştirilmesi kesinlikle işe yarayabilir.
ncak Özbekistan ve Türkmenistan gibi ülkeler döviz girdisi sağlamak amacıyla pamuk yetiştirmekten yana. Sulama kanalları büyük ölçüde geliştirilebilir. Bu kanalların büyük bir çoğunluğu toprakta yarıklar açılmak suretiyle oluşturulduğundan, büyük miktarlarda su sızıp yok oluyor. Tüm sistemin daha çağdaş bir duruma getirilmesi yılda 12 km³ su tasarrufu sağlasa da, böyle bir girişim en az 16 milyar dolar eder.
Kazakistan, her şeye karşın, kuzeydeki Küçük Aral’ı kısmen kurtarma girişiminde bulundu. 1990’ların başlarında suların güneye sızıp buharlaşmasını önlemek amacıyla topraktan bir bent oluşturulduysa da, 1999 Nisan’ında bir felaket sonucunda yıkıldı. Ancak bu girişim su düzeyinin yükseltilip tuzluluk oranının düşürülebileceğini gözler önüne serdi ve Kazakistan ile Dünya Bankası’nın 85 milyon dolarlık ortak bir projeye imza atmasına neden oldu.
13 km. uzunluğunda, kapaklı beton baraj Kasım 2005’te tamamlandı. Ertesi yıl Sirderya ırmağından gelen yoğun su akışı Küçük Aral’da hızlı bir iyileşme sağladı. Sekiz ay içinde su düzeyi 40 metreden 42 metreye yükselirken, alanda %18’lik bir artış meydana geldi. Yaklaşık 20 g/l olan tuzluluk oranı 10 g/l’ye düşerken, balık türlerinde de çarpıcı bir artış sağlandı.
Hızla küçülmeye devam eden Büyük Aral’ı ise zorlu bir gelecek bekliyor. Doğudaki sığ havza ile daha derin batı havzasını yalnızca dar ve uzun bir kanal birleştiriyor. Bu da her an tümden kapanabilir. Amuderya kıyısındaki ülkelerin önlem almamaları durumunda, suyun şimdiki giriş ve buharlaşma oranları esas alındığında, doğu havzasının 4300 kilometrekarelik bir alanda dengeleneceği, ancak derinliğin ortalama 2,5 metre olacağı belirtiliyor.
Tuzluluk oranının bir olasılıkla 200 g/l’ye ulaşacağı ve böyle bir ortamda yalnızca karides ve bakterilerin barınabileceğine dikkat çekiliyor. Bu durumda Batı havzasının ancak büyük ölçekli mühendislik çalışmalarıyla kısmen kurtarılabileceğine inanılıyor.
Aral Denizi’nin kuruması ciddi birtakım sorunları da beraberinde getirdi. Irmak sularındaki büyük azalma, sulak alanları su ve zengin içerikli çökeltilerle besleyen ilkyaz sellerinin de son bulmasına neden oldu. Tuz oranının giderek artması yüzünden göllerde bir zamanlar yaşayan 32 farklı balık türünden geriye yalnızca altısı kaldı.
1960 yılında 40,000 tona ulaşan deniz ürünleri ticareti 1980’lerin ortalarına gelindiğinde nerdeyse tümden tükendi ve buna bağlı 60,000’i aşkın iş alanı da beraberinde tarihe karıştı.
Aralsk ve Munyak kentlerinin kıyıdan kilometrelerce uzakta kalmaları nedeniyle Aral Denizi’nde denizcilik de sona erdi. Su düzeyinin giderek alçalmasıyla birlikte yeraltı sularının da azalması çölleşme sürecini hızlandırdı. Deniz ürünleri dışında, bölgedeki yerel memeli ve kuş türlerinin sayısı da yarıya indi. İklim koşulları da değişime uğradığından yazlar daha sıcak, kışlar daha soğuk geçmeye başladı; nem oranı, buna bağlı olarak da yağış miktarı düştü.
Sağlık uzmanları yerel halk arasında solunum yolu hastalıklarına, gırtlak ve yemek borusu kanserine, sindirim bozukluklarına, karaciğer ve böbrekte rahatsızlıklara ve göz hastalıklarına sıklıkla tanık olunduğuna dikkat çekiyor. Balık ve öteki deniz ürünlerindeki azalmanın, özellikle de gebe kadınlarda, beslenme bozuklukları ve kansızlığa neden olduğu belirtiliyor.
Kuzey için Bir Umut
Aral Denizi’nin 1960 yılındaki durumuna dönüştürülmesini ümit etmek hiç de gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Çünkü böyle bir düşün gerçekleşmesi için, şimdilerde ortalama 13 km³ olan Sirderya ve Amuderya ırmaklarından gelen su miktarının dört katına çıkması gerekir. Bunun tek yolu, ırmak sularının %92’sini oluşturan sulama çalışmalarının azaltılmasıdır. Ne var ki, beş eski Sovyet cumhuriyetlerinden dördü (Kazakistan dışında) öncelikle artan nüfusun beslenmesi için sulama faaliyetlerinin daha da genişletilmesini hedefliyor.
Daha az su isteyen ürünlere yönelmek, söz gelimi pamuk yerine kış buğdayı yetiştirilmesi kesinlikle işe yarayabilir.
ncak Özbekistan ve Türkmenistan gibi ülkeler döviz girdisi sağlamak amacıyla pamuk yetiştirmekten yana. Sulama kanalları büyük ölçüde geliştirilebilir. Bu kanalların büyük bir çoğunluğu toprakta yarıklar açılmak suretiyle oluşturulduğundan, büyük miktarlarda su sızıp yok oluyor. Tüm sistemin daha çağdaş bir duruma getirilmesi yılda 12 km³ su tasarrufu sağlasa da, böyle bir girişim en az 16 milyar dolar eder.
Kazakistan, her şeye karşın, kuzeydeki Küçük Aral’ı kısmen kurtarma girişiminde bulundu. 1990’ların başlarında suların güneye sızıp buharlaşmasını önlemek amacıyla topraktan bir bent oluşturulduysa da, 1999 Nisan’ında bir felaket sonucunda yıkıldı. Ancak bu girişim su düzeyinin yükseltilip tuzluluk oranının düşürülebileceğini gözler önüne serdi ve Kazakistan ile Dünya Bankası’nın 85 milyon dolarlık ortak bir projeye imza atmasına neden oldu.
13 km. uzunluğunda, kapaklı beton baraj Kasım 2005’te tamamlandı. Ertesi yıl Sirderya ırmağından gelen yoğun su akışı Küçük Aral’da hızlı bir iyileşme sağladı. Sekiz ay içinde su düzeyi 40 metreden 42 metreye yükselirken, alanda %18’lik bir artış meydana geldi. Yaklaşık 20 g/l olan tuzluluk oranı 10 g/l’ye düşerken, balık türlerinde de çarpıcı bir artış sağlandı.
Hızla küçülmeye devam eden Büyük Aral’ı ise zorlu bir gelecek bekliyor. Doğudaki sığ havza ile daha derin batı havzasını yalnızca dar ve uzun bir kanal birleştiriyor. Bu da her an tümden kapanabilir. Amuderya kıyısındaki ülkelerin önlem almamaları durumunda, suyun şimdiki giriş ve buharlaşma oranları esas alındığında, doğu havzasının 4300 kilometrekarelik bir alanda dengeleneceği, ancak derinliğin ortalama 2,5 metre olacağı belirtiliyor.
Tuzluluk oranının bir olasılıkla 200 g/l’ye ulaşacağı ve böyle bir ortamda yalnızca karides ve bakterilerin barınabileceğine dikkat çekiliyor. Bu durumda Batı havzasının ancak büyük ölçekli mühendislik çalışmalarıyla kısmen kurtarılabileceğine inanılıyor.